Tarih yazımı, özellikle gündeme damgasını vuran olay ve paradigmaların arka planını ve güç odaklarının geçmişinin bugüne aktarımını doğru bir biçimde gerçekleştirdiği ölçüde, önümüze de ışık tutacaktır. Ya da düşünürün dediği gibi, “Aslanlar kendi tarihçilerini yaratıncaya kadar, tarih, avcıların kahramanlıklarıyla dolu olacaktır.“
Saray yazıcılarının kalemlerinden çıkan tarih kitaplarına yaslanarak hareket eden dinsel ve siyasal örgütlenmeler, cemaat ve sivil toplum örgütleri; kapı kullarına yakışır bir dille yazılmış tarih anlatımının sonrasında halkı peşinden sürükleyebiliyor, söylem ve eylemleri ile sömürü üzerine kurulu bir düzeni meşrulaştırabiliyor ve bu bilinç hali üzerine kendilerini kabul ettirebiliyorlar. Şüphesiz bu örgütlenmeler dinsel meşruiyet ve güçlerini de “kiralık“ kalem erbapları, tarikat şeyhleri ile sözüm ona halife ve ulemaların kendileri için söyledikleri “dini bütün örgüt“ safsatalarından alıyorlar.
Müslüman dünyanın neredeyse tümüne tahakküm eden ve Müslüman halkı adeta zihinsel olarak kötürümleştiren hâkim akıl, elbette bu inanılması zor durumu, tarihin derinliklerinden alıyor. İşte Müslüman bireyin zihnini hurafe, yalan ve korku ile kuşatan; egemenlere her zaman biat etmesini isteyen, dua ve tevekkül nasihatleri ile muhakeme gücünü elinden alan zehrin kaynağı Emevilerdir. Bu kitap zorbalık üzerine kurulu rejimin devamlılığı için, binlerce insanın kılıçtan geçirilmesini, zulme boyun eğmedikleri için yine binlercesinin darağaçlarında asılmasını; düzenin efendileri için kurulan köle pazarlarını ve tabi ki bu zorbalığa boyun eğmeyen onurlu insanların mücadelesini anlatıyor.