Aziz okuyucuma;
Eserim hayatımdan bir sahne ve bir safhadır. Türk milletinin büyük İstiklâl Savaşı’ndan eğer bir köşeyi aydınlatabilirse kendimi ömrüm boyunca bahtiyar sayabileceğim ve torunlarım bu bahtiyarlık mesleği ile nesilden nesile mesut olabilecekler.
En önce kendimi tanıtayım: Garp cephesi karargahının bir numaralı Türk casusu! Eski Denizli milletvekili.
Ve.. şimdi: Denizli’de Akçakoca bakkaliye pazarı sahibi Fahri Akçakoca! Niçin casus oldum? Yunan ve İngiliz işgal orduları gerisinde ve içinde boynumu ipe, sırtımı kurşuna vermeden nasıl casusluk edebildim?
Milli orduya, iç isyanlar sırasında İnönüleri, Sakarya, Dumlupınar zaferlerinin kazanılmasında düşman içinde ser ve iz vermeden hizmet edebilmek belki bugün dile kolaydır. Fakat, o günün ve en çetin şartları takviminde derleyen o yılların binbir acılığı ve mihneti içinde ve mahrumiyetler silsilesi altında hizmet sağlayabilmek tahmin ve tasavvur hudutlarının çok ilerisinde bir başarı sayılmak gerekir.
Gerçekten kolay olmadı!
Allah yaşayanların tuttuğunu altın, dava uğurunda ölen er, subay ve halkın mekanını cennet eylesin.
Türk İstiklâl Savaşı’nın azameti yaşayan nesillerden daha çok yarının ve ilerinin tarihini kavrayıp aydınlatacak ve bir milletin soba borusundan top, çam gövdesinden süngü yapıp bin türlü iç ve dış düşmana karşı nasıl bir ideal, inan, irade ve feragatla dövüştüğünü dünya durdukça övüp anlatacaktır.
Türk’ten gayri hiçbir milletin tarihinde yok böyle bir savaş. Hey gidi günler hey!
(Tanıtım Bülteninden)