Bu esnada arkada kapı yavaşça açıldı. Handan ablasının kalktığını duymuş, o da uyanmıştı. Feyza arkasında
bir küçük ses, bir hıçkırık duydu. Döndü, gelen küçük kız kardeşi Handan’dı:
“Abla, ne olur, gitmesen olmaz mı?” diye yalvardı.
O daha küçüktü, Evliliğin ne olduğunu bilmiyordu. Feyza’nın yüreğinde volkanlar patladı. Kollarını kardeşine
açtı. Sonsuza uçuşan kelebekler gibi mavimsi, sarımtırak, yeşil… Handan, yanaklarında iki damla yaş
ve titreyen dudaklarıyla ablasına tekrar yalvardı:
“Ne olur abla kal, gitme!” dedi.
Feyza cevap veremedi, kelimeler boğazında düğümlendi. Karşısında mahzun, minik bir çehre, buğulu
bakışlarla ve elvedada saklanan küçücük, hüzün dolu bir gülümseme ile ona bakıyordu. Onu, can bilen
cananlarının boşluğa çaresiz seslenişiydi bu;
“Ne olur kal, gitme!”
Gözyaşları, yanaklarından nisan yağmuru gibi boşalmaya başlamıştı.
“Ne olur kal, gitme!” deme, benim küçük kardeşim. Annemi sana emanet ediyorum. Artık onun kızı sensin
bundan sonra.”
Gözlerini kardeşinden kaçırdı, dudakları titredi. Ağlamaklı bir sesle:
“Kim bilir, bir gün yeniden yağar nisan yağmuru, yeşerir tomurcuklar açar domur domur. Bekle beni, ayaz
yemeden kal küçüğüm!”
Yine minik bir ses, bir damla gözyaşı:
“Ablacığım, ne olur kal, gitme!”
Feyza’nın artık konuşacak takati kalmamıştı.
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 246 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Kasım 2017 |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 13,50 / 21,00 cm. |
Editör | Mehmet Celal Atgın |