Mehmet, gerek dedelerinin ve gerekse babasının girişmiş oldukları büyük ve cüretli teşebbüsü gerçekleştirmek istiyordu. İstanbul başka bir devletin elinde kaldıkça, Osmanlı ülkesi Hristiyan istilasına açık bulunacağı gibi, Avrupa ile Asya arasındaki bağ da emniyete alınamazdı. Varna Savaşı’na gidilirken, Çanakkale’nin ve hatta Sarayburnu ile Boğaz’a doğru olan yerlerin düşman tarafından tutulmuş olması, bu arada İstanbul’un da düşmanı teşvik eden imparatorun elinde bulunması yüzünden, büyük tehlikeler altında Ceneviz gemilerine 40 bin duka altın verilerek Rumeli sahiline geçilebilmişti.
İstanbul’un fethinden başka bir şey düşünmeyen II. Mehmet bütün planlarını onun üzerine kuruyordu. Bunun için atılan ilk adım, Boğazkesen Hisarı’nın inşası oldu. Osmanlıların iki kıta arasındaki gidip gelmeleri sırasında, tehlikelerle karşı karşıya gelmelerinin kazandırdığı tecrübeler, henüz kuvvetli bir donanmaya sahip olamayan bu devlet için İstanbul’a sahip olmaktan başka çare olmadığını ortaya koymuştu. Zira tehlikeli durumlar ancak bu sayede atlatılabilirdi. Böylece, padişahın emri üzerine, Karadeniz’den gelecek her türlü yardıma mani olmak ve iki sahil arasında karşıdan karşıya geçmeyi sağlayabilmek için, Boğazkesen Hisarı denilen Rumeli Hisarı’nın yapılmasıyla işe başlandı.
Padişahlar serimizin en önemli isimlerinden biri de Fatih Sultan Mehmet’tir. İstanbul’un fethiyle Osmanlı’nın adını tarihe altın harflerle yazdırmış, kazandırdığı bu büyük zaferle adını tüm dünyaya duyurmuştur.